"İdealinizdeki İmam-Hatip Okulu ve İdeal Meslekçi" konusuna binaen yazılmıştır.
EĞİTİM-ÖĞRETİM-ÖĞRETMEN VE İMAM HATİP LİSELERİ
Bilenlerle bilmeyenler elbette bir olmaz…ya da yapmadığı-yapamayacağı-yapmayacağı şeyleri söyleyenlerle,yaptığı şeyleri söyleyenler hiçbir olur mu.!?Bizler EĞİTİM VE ÖĞRETİM kelimelerine ne anlam yüklüyoruz? Eğitim Latincede: inşa etmek, ayağa kaldırmak,dikmek anlamlarına gelir. öğretim ise;öğrenmenin gerçekleşmesi ve insanda istenen davranışların gelişmesi için uygulanan süreçlerin tümüdür. yani öğretim; ev yapmak için,tuğlanın ne işe yaradığının bilgisine sahip olmak, eğitim ise;tuğlaların istenen ve bilinen şekilde üst üste konulmasıdır. İslam literatüründe ise eğitim AMEL’e, öğretim İMAN’a karşılık gelir. Bir imam hatip liseli öğrenciye imanı anlatın öğretin,o zaten Allahın yönlendirmesiyle (hidayetiyle)zaten (amel ile )kendini eğitecektir.imanı (öğretimi) ‘Ey iman edenler iman edin’ tavsiyesini anlayıp salih amel(öğretimin zirvesi)işleyen ‘EĞİTMENLER’in ne kadar çok ihtiyaç olduğunu hatırlatmak yerinde olur.yani öğretim bir şekilde verilebilir. Ama EĞİTİM nasıl verilecek? burada eğitmenlerin ‘TEMSİL’ makamında olduğunu hatırlatmak gerekiyor.
Öğretimin eğitime dönüşebilmesi, İslam’ın İRFAN-HİKMET yönünü özümseyip, TAKVA ELBİSESİNİ sıkı sıkı giyen insan-ı kamil ‘MÜRŞİT HOCALARLA/ÖĞRETMENLERLE mümkün. Özlenen ideal İHL’li hakiki mürşit hocaların ellerinde çıkar ancak. Hayreddin Karaman hocamızın Konya İHL ikinci dönem mezunlarından olduğunun ve aynı okulda öğretmenlik yapanlardan birinin de Hacıveyszade merhum olduğunu hatırlatmak isterim. Elbette her dönem de mürşit hocalar olduğu gibi, ideal İHL öğrencisi de vardır. Ama asıl sorun olarak gördüğümüz konu, yol gösterici olması gereken hocaların problemin kaynağı olduğunu görmekteyiz.
Temsil makamında olan hocaların, beklenen anlamda verimli olamamasının asıl kaynağını daha çok dışarıda, eğitim sisteminin mensup olduğu milli mevzuatlarda aramak gerekir. Eğitimin millisi olmaz..!Ama günümüz dünyasında ulus devletlerin daha da çoğaldığı, evrensel değerlerin ideolojik anlayışlarla tekrar yorumlandığı zamanımızda bu iddia yıkıcı olabilir. Eğitim de değerler evrensel hale getirilerek öğretilirse milli eğitim bir başkasına zarar vermez hale gelebilir. Çanakkale savaşında ölen Anzak askerlerinin torunları her yıl, Çanakkale’ye gelerek bu savaşı hiç kimseye zarar vermeden ana biliyorlar. Burada tarafların savaştan çıkardığı evrensel değer ‘BARIŞ’ olmuştur. Anzakların tarihinde başka hiçbir savaşın olmadığını hatırlatmak ve ulusların milli tarih oluşturmadaki gayretinin ne kadar önemli olduğunu söyleyebiliriz.
Osmanlıdan sonra yani medreselerin kapatılmasıyla din eğitimi verecek okullara olan ihtiyaç oluşunca, medreselerin yerine (1924)TEVHİ D-İ TEDRİSAT gereği imam hatip mektepleri adı altında 29 merkezde okul açıldı.B u mekteple 1930 da kapandı .1949 yılında imam hatip kursları açıldı.Bu günkü imam hatiplerin temeli 1950 de atılmış oldu.Yarı özerk olan medreselerin işlevini göremez hale gelmesinden sonra Osmanlının son anlarında sadece din adamı yetiştirmek için açılan bu günkü anlamıyla İHLler Osmanlının son anların da yetişen alim ve öğrenciler sayesin de çok kaliteli insanlar yetiştirdi. Bir büyüğümüzün ifadesiyle İHL den mezun olan birkaç dönem öğrencileri neredeyse müfti kadar bilgili bir kişi olabiliyordu. Bunun sebebi medreselerin havasının daha kaybolmaması, hem de baskıları Anadolu insanına yaptığı olumlu etkidir.İlk dönem İHL havasına, hocalarının öğrencilerine ve müfredatına çok muhtaç olduğumuz bir dönemdeyiz.o havayı yakalayabilmenin tek yolu eğitim de birleştirmenin yani TEVHİD-İ TEDRİSAT kanunlarının tekrar gözden geçirilmesidir.Elbette eğitimde birlik yani DİNİ VE DİN DIŞI eğitim anlayışını dinimiz kabul etmez.çünkü külli ilmin sahibi rabbimiz bize bilgiye ulaşmak için her şeyi göstermiştir.yeri gelmiş fen ilimleri diyebileceğimiz bilimleri hatırlatmak için “geçmiş kavimlerin halini ve Allahın yarattıklarını görmek ve onlardan ders çıkarmak için gezip dolaşın “ tavsiyesin de bulunmuştu.Yeri gelmiş İHL müfredatının ana gövdesini oluşturan ilimleri hatırlatmak için ‘onlar hiç KUR’AN okumazlar mı? Peygamberde sizin için büyük ve güzel bir örnektir.’ Hatırlatmalarında bulunmaktadır. Yani dinimiz İslam eğitimin bir olmasını ister.Ama güncel anlamı ve uygulamasıyla var olan eğitim de birliği değil. Çünkü yaygın ve yürürlükte olan eğitimde birlik din eğitimini baskı ile kontrol altında tutan bir yapıya sahiptir.Bu yapı ya asıl anlamıyla ‘gerçek eğitim de birlik’ anlayışıyla uygulanacak ya da yürürlükten kaldırılacak.Aksi halde özlene İHL nesline ulaşmak mümkün değildir.Ülkedeki eğitim anlayışı hakkında kesi n kararlar verilmeli. Yapboz tahtası haline gelen eğitim bir hastaya benziyor.Bu hasta ya ehil ellere emanet edilip iyileştirilecek ya da uzun yıllar yoğun bakım tedavisi gören bir hasta olarak akıbeti belirsiz hale getirilecek.Zira genel eğitim sisteminde söyle bir gezinti yaptığımız zaman ,mesela babalarımızın eğitim müfredatına baktığımızda bizler hiçbir şey öğrenmediğimizi görüyoruz.bizlerin zamanındaki Kur’an -ı Kerim müfredatını karşılaştırınca hayretler için de kalıyoruz.Bu gün verilen yani sıkıştırıldıkça sıkıştırılan müfredat bir oyuncak haline geldi. Bu müfredatla zihinleri daha az çalışan öğrenciden neler beklenebilir.’zihin ne kadar çok çalışırsa o kadar gelişmeye müsaittir.Gelişen zihin o yönde davranışlar sergiler.insan zihni iyiliklerle meşgul olmazsa şeytan kötülüklerle onu meşgul eder.’sıkıştırılmış müfredat öğrenci zihinlerinde boşluklar meydana getirir.müfredatın daha yoğun ve çekici hale getirilmesi gerekir.
Eğitim de terbiye nasıl olmalı? klasik öğretmenlerin bilinen terbiye metodu meşhur ve gayri İslami olan anlamıyla ‘ DAYAK CENNETTEN ÇIKMA’ olarak bilinir ne yazık ki… acaba böyle söyleyen ve yapan öğretmenler , hele bir İHL hocası hele de meslek dersleri öğretmeni peygamber efendimizin ‘BEN ÖĞRETMEN OLARAK GÖNDERİLDİM.’sözünü hiç tefekkür ederek tekrar tekrar diğer meslektaşlarıyla münazara ediyorlar mı acaba?Akıl durmasına sebep olan bir savunma olarak dayak gibi itici bir fiil nasıl olurda güzellikler bahçesi olan cennetten çıkabilir.Allah , hayr ,güzellik ve iyilik kaynağıdır. Şer ,çirkinlik ve kötülüğün kaynağı insanın kendisidir. ‘ sizin yaptığınız iyi şeyler Allahtandır. Kötülükler ise kendi nefsinizdendir.’(nisa 78-79)Eğitimde TERBİYE metodunun olmazsa olmaz şartları: SEVGİ, SABIR ve SEÇİCİLİR.Tabi bu çıkarımları görevimiz icabı yaz KUR’AN kurslarında çocuklara uyguladığımız bir metot olduğu için söylüyoruz. Buraya kadar gelmişken on yıllarını eğitime vermiş gerçek EĞİTİCİ -HOCALARDAN af dilemeden olmaz.
Bu satırları dinleyen-okuyan herkesten şunları düşünmelerini istiyorum.Acaba gerçekten sevgiyle, güler yüzle,sabırla size yaklaşarak görev yapan kaç öğretmen -hoca hele hele kaç meslek dersleri öğretmeni sayabilirsiniz?
Eğitimde, özellikle İHL okullarındaki eğitim de çok hassas olmamız gereken bir konu ise;ailenin eğitime,TERBİYE ye müdahil olmak istemeleri ya da istememeleri…Öğrenci velisi eğitime akıllıca müdahil olmak isterse öğrenciden çok güzel şeyler meydana gelir Allahın izniyle.Ama öğrenci velisi eğitime yıkıcı bir şekilde müdahil olarak ‘siz çocuğuma nasıl böyle söylersiniz,nasıl böyle yaparsınız’ derse gerçek öğretmene müdahale ederse ,öğrenciden olumsuz bütün davranışları bekleyebiliriz. çünkü gerçek hoca bütün iyi niyetiyle çocuğu terbiyeye uğraşırken, kutsal,koruyucu,sorunun kaynağı olan mevzuatlara! Sığınan anne-babalar eğitimin önünde büyük bir takoz oluyorlar. Eskiden her hangi bir eğitim ve öğretim için hele KUR’AN eğitimi için baba çocuğu bir hocanın ellerine emanet ederken ‘hocam eti senin kemiği benim’ düşüncesiyle,emanet ettiği çocuğundan hayırlı bir cevher oluşmasını umuyorlar .Aileler bu düşüncelerden hızla uzaklaşarak öğretmen ve hocalara güvenerek eğitime ve terbiyeye katkıda bulunmalıdırlar.
Buraya kadar resmi eğitim içerisinde olan öğrenci ve öğretmen imam hatiplileri yazmaya çalıştık.Ama resmi olmayan eğitim içerisin de olan (MEZUN)imam hatipliyide unuttuk gibi …bütün mezun İHLliler her an eğitim içinde olduklarını unutmayıp artık okul yıllarındaki söz,davranış ve hislerden hızla uzaklaşmalıdırlar.Okul yıllarından kalan muhabbet ve arkadaşlıkları hala devam ettirmek çok güzel bir şey elbet.Ama o günlerden kalan olumsuz söz ve davranışların çocukluk çağının bir hali olduğunu unutmamalı .MUHABBET LAUBALİLİĞİ GEREKTİRMEZ.Bizler mezun hizmetkarlar olarak çok önemli bir misyonu üstlendiğimizin farkında değiliz galiba.Misyon yüklü hizmetkar imam hatipli olgun ve oturaklı olmalı.vizyon sahibi hizmetkar imam hatipli olarak,göz önünde olduğumuzu unutmamalıyız.göz önünde olmak, sorumluluk bilincinde olmamızı gerektirir.Misyon ve vizyon sahibi imam hatipli peygamber efendimizi çok meşgul eden şu emri asla hatırından çıkartmamalı: ‘emrolunduğun gibi dosdoğru ol’
Bir öğrenci ve mezun yol gösterici ,mezun ağabey İHL li öncelikle MÜSLÜMAN OLDUĞUNU asla unutmamalı ve çift kanatını en güzel şekilde kullanmayı öğrenmeli,öğretmeli…
R.Ö.